"Ben dahi bütün onları tasavvurumla ve imanımla sana takdim ediyorum." İnsan namaz kılmazsa kâinattaki ibadetler Allah'a ulaşmış olmuyor mu? Neden bütün kâinatın hukukuna tecavüz edilmiş olunuyor?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Kâinatın en mükemmel meyvesi, yeryüzünün halifesi ve mahlûkatın en şereflisi olan insanın yaratılış gayesi ve en mühim vazifesi başta namaz olmak üzere ibadettir. Yüce Allah, en mükemmel bir mahiyette yarattığı insana, bütün kâinatı hizmetkâr yapmış; en büyük hayat mertebesini ona bahşetmiştir. Bu kadar sonsuz ve harika nimetler binlerce şükür gerektirir. Şükrün en mükemmel yolu ise namazdır.

Namaz kılmayan kişi Cenab-ı Hakk’ın kudsî davetine icabet etmediğinden, o âli ibadetin feyiz ve bereketinden mahrum kalmış olur.

Zekât ve oruç gibi her ibadetin kendine ait hususiyetleri vardır. Ama namaz birçok ibadeti ihtiva eden küllî bir ibadettir. İnsan bu külliyetli ibadeti terk ettiği zaman çok şeyleri terk etmiş oluyor.

İnsanın Tahiyyat ile bütün mevcudatın tesbih ve ibadetlerini Allah’a takdim etmesi, namazın küllî bir şükür olması, insanı bütün kötülüklerinden muhafaza etmesi gibi birçok küllî fazilet namazın içinde mündemiçtir. Namazı terk eden kişi bunlardan mahrum kalır. “Namaz dinin direğidir." Direği olmayan çadır, kolonları olmayan bina ayakta duramaz. Namaz olmadan da din binası risk altında demektir.

Bütün mahlûkatın kendilerine mahsus lisanları ile yapmış oldukları ibadetler, Allah’a ulaşır. Lakin insan onların ibadetlerini Allah’a takdim ederek kendi şükranını ifade etmiş oluyor. Çünkü insan sayısız nimetlere mazhar olarak Allah’a manen borçlanıyor ve borcun ödenmesi de namaz ile oluyor. İnsanın ihsan edilen sayısız nimetlere mukabil namaz ile şükretmesi kulluğun esasıdır ve Allah’a karşı bir vefadır. “Bir kahvenin kırk yıl hatırı” olursa, iki gözün, iki kulağın ve konuşmaya ve tat almaya vesile olan dilin, hak ve batılı, hayır ve şerri birbirinden tefrik edip insanı doğru yola sevk eden aklın, hafızanın ve hayalin hatırı nasıl olur acaba? Bu kadar kıymettar nimetler nihayetsiz şükür gerektirmez mi? Şükrün yolu ise, namazdır.

İnsan değil bütün nimetlerin şükrünü eda etmesi, faraza bin sene ibadet etse bir tek gözünün şükrünü bile yerine getiremez.

İnsanın sonsuz ihsan ve nimetlere bilfiil şükürde bulunması mümkün olmadığı için, Allah ona küllî bir niyet ve dua kapısını açmış ki, böylece şükürde bulanabilsin. Küllî şükür ise namazdır.

İşte küllî bir niyet ve dua ile yapılan bilkuvve şükürlere manevî şükür deniliyor. Beş vakit namazını eda eden bir mü’min, küllî şükrü ifa etmiş olur.

Nihayetsiz şefkat ve kerem sahibi olan Allah insana diyor ki, "Siz benim emrettiğim beş vakit namazı kılın, Ben sizi bütün nimetlerime şükür etmiş gibi kabul edeyim ve sizi şakirler sınıfından yazayım." İnsanın böyle cazip bir teklife bîgâne kalması akıl kârı olamaz. Namaz Allah’ın sayısız nimetlerine şükretmek için büyük bir fırsattır.

İnsanı yokluktan varlık âlemine çıkaran, insaniyet ile şereflendiren, en mükemmel bir mahiyette yaratan, en büyük hayat mertebesini bahşeden, akıl, idrak, kalb, hayal ve muhabbet gibi harika duygularla teçhiz eden, ona bütün mahlûkat üstünde bir makam veren O Sultan-ı Ezel ve Ebed’e iman ve kulluk vicdanî bir vazifedir. Cenab-ı Hak kullarına ibadet etmeyi teklif etmeseydi bile, bu kadar nihayetsiz nimetlere, lütuf ve ihsanlara karşı bir şükür olarak kulların yine de, O’nu tesbih, zikir ve ta’zim etmeleri gerekirdi.

Unutulmamalıdır ki, kulluktan daha büyük bir izzet ve daha âli bir şeref olamaz. Kâinatın yaratılması insan için, insanın yaratılması ise ubudiyet içindir.

Bir çocuğun vesayet ve velayeti nasıl anne babasında ise, akıl ve şuurdan mahrum olan varlıkların vesayet ve velayeti de Allah’tadır. Allah tedbir ve terbiye edip insanın hizmetine verdiği her bir mahlûkun hak ve hukukunu insandan soracaktır.

Devlet memurlarına, aynî malların zimmetlenmesi gibi, kâinat da insana ibadet karşılığında zimmetlenmiştir.

İnsan, iman ve ibadeti terk ettiğinde, kâinatın haklarına zımnî ihanet etmiş oluyor. Kâinatın, yani kâinat içindeki maddî varlıkların cansız ve şuursuz olması bu hakikati değiştirmiyor.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 5.537
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...