"Ceninin manevi siması"nı biraz açar mısınız? Maddi sima, ehadiyete nasıl delil oluyor?
Değerli Kardeşimiz;
“Manevî sima”dan maksat, çocuğun karakteri, mizacı, ahlakı ve kabiliyetleridir. Ayrıca istikbalde yaşayacağı şeyler ve başına gelecek hâdiselerin tümünden meydana gelen bir manevî simadır.
Küçük incir çekirdeğinin içine koca incir ağacının bütün hususiyetleri ince ve latif bir şekilde nasıl yazılmış ise, aynı şekilde Allah, insanın manevî simasına da onun bütün hususiyetlerini yazmıştır.
İnsanın maddî siması Allah’ın birliğine delildir. Zira her insanın kendine mahsus ve hususi bir siması vardır. Milyarlarca insanın simalarının birbirlerine benzememesi, Allah’ın irade ve kudret sıfatının haşmetini ilan ediyor. Zira bir çocuğa hususi bir sima vermek için, geçmişte ve gelecekteki bütün simaları bilmek gerekir ki, onlara benzemesin. Bu da tabiatın ve sebeplerin altından kalkacağı bir yük olamaz. Öyle ise çocuğun bu siması, bir olan Allah’a işaret eder. Allah sonsuz ilim ve irade sıfatı ile o çocuğa o mahsus simayı verir.
İkinci olarak, o çocuğun maddî simasındaki temel azalar, diğer çocuklarınki ile aynıdır. Yani bütün çocukların sima yapısı birbirinin aynıdır. Bu da ustanın ve sanatkârın bir olduğuna işaret ediyor.
“İ’LEM EYYÜHE’L-AZİZ! Senin yüzün, vechin o kadar küçüklüğü ile beraber geçmiş ve gelecek bütün insanların adedince kendisini onlardan ayıran ve tarif eden nişan ve alâmetleri hâvi olduğu gibi, yüzünü teşkil eden esas ve erkânında da bütün insanlar ittifaktadır.
Bütün insanlarda biri tevafuk, diğeri tehalüf olmak üzere iki cihet vardır. Tehalüf ciheti Sâniin muhtar olduğuna, tevafuk ciheti ise Sâniin Vâhid-i Ehad olduğuna delalet ederler. Bu iki cihetin bir Kasıd’ın kasdıyla, bir Muhtar’ın ihtiyarıyla, bir Mürîd’in iradesi ile, bir Alîm’in ilmiyle olmadığını tevehhüm etmek, muhalâtın en acibidir. Fesübhanallah! Yüzün o küçük sahifesinde nasıl gayr-ı mütenahî nişanlar dercedilmiştir ki, göz ile okunur da nazar ile yani akıl ile görünmez.” (Mesnevi-i Nuriye)
Allah, bu kâinatta çoğu icraatını sebepler vasıtası ile görüyor. Sebepler olmaksızın yaratılanları zâten göremiyoruz; ruhlar ve melekler gibi.
Lakin sebepler adi ve basit iken, zahiren sebeplerden hâsıl olan netice son derece mükemmel ve sanatlı oluyor. Böyle olmasının hikmeti ise, insanın sebeplere takılıp, neticeleri sebepten bilerek şirke ve şükürsüzlüğe gitmemesidir. Buna rağmen insanların ekserisi sebeplerin arkasında Allah’ın kudretini ve rahmetini göremiyor, ya şirke düşüyor ya da gafletle sebeplere perestiş ediyor.
Cenab-ı Hak, bu imtihan dünyasında eşyayı sebeplerin eliyle yaratmakta ve insanları o sebeplere tesir verip vermeme konusunda imtihan etmektedir. Âhirette her şey bir anda yaratılacak ve sebepler ortadan kalkacaktır.
Cenab-ı Hak insanların sebeplerde boğulmaması için onlara büyük bir kolaylık olarak müsebbeblerin yaratılmasında insan kudretine bir hisse vermemiştir. Tâ anlasın ki eşyayı ve hâdiseleri yaratan başkadır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü