İnsanın câmiiyeti ve şecere-i kâinatın en münevver meyvesi olması meselesini detaylı olarak izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
İnsanın camiiyeti denilince öncelikle bütün esmaya mazhar olması anlaşılır.
"Semayı dinle. Nasıl 'Yâ Celîl-i Zülcemâl' diyor. Ve arza kulak ver. Nasıl 'Yâ Cemîl-i Zülcelâl' diyor. … Ve insan olan bir insandan sor. Bak, nasıl bütün esma-i hüsnayı okuyor ve cephesinde yazılı; sen de dikkat etsen okuyabilirsin." (Sözler, Yirmi Dördüncü Söz, Birinci Dal.)
İnsan bu noktada meleklerden de çok ileridir. Zira onlarda tecelli etmeyen Rezzâk, Şâfi, Ğaffar, Tevvâb gibi birçok esma insanda tecelli eder. Ağacın bütün özelliklerinin meyvesinde ve çekirdeğinde toplanması gibi, kâinat ağacının tümünde tecelli eden bütün isimler de insanda tezahür ederler. Hatta insan bu noktada kâinatı çok gerilerde bırakır.
İnsanın kâinata meyve olması birçok Risalede önemle nazara verilir. Ta ki bu büyük mahiyetin sahibi kendini küçük şeylerde boğmasın, Hâlık’ına külli manada şükür ve hamd etsin.
Şualarda, insanın değişik yönlerini nazara veren uzunca bir tarif cümlesi şöyle başlar:
"İnsan şu kâinat ağacının en son ve en cemiyetli meyvesi, ve hakikat-ı Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâm cihetiyle çekirdek-i aslîsi ve kâinat Kur'ân'ının ayet-i kübrası,.." (Şualar, On Birinci Şua, Yedinci Mesele.)
Yine muhtelif Risalelerde nazara verildiği gibi, her insanın; “ruhu âlem-i ervahtan, hafızası Levh-i Mahfuz'dan, hayali âlem-i misalden haber verir. Kemikleri taşlardan, etleri topraklardan, his dünyası meleklerden, vücudundaki muhtelif akıntılar nehirlerden haber verirler.” (Lem'alar, Otuzuncu Lem'a, Altıncı Nükte, Haşiye).
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü