"Kudret-i İlahiyeye nisbeten her şey müsavi olduğuna delil-i katı’ ve burhan-ı satı’ şudur ki: Hayvanat ve nebatatın icadında, gözümüzle görüyoruz, hadsiz bir sehavet ve kesret içinde, nihayet derecede..." Devamıyla izah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Hayvanat ve nebatatın icadında, gözümüzle görüyoruz, hadsiz bir sehavet ve kesret içinde nihayet derecede bir itkan, bir hüsn-ü sanat bulunuyor."

İtkan; muhkem, düzgün, intizamlı olmak demektir. Sehavet ise, cömertlik ve yardımseverlik manasına gelir.

Çok cömertçe ve bolca yapılan işlerde karışıklık olabilir. Cenab-ı Hakk’ın, yarattığı mahlûkatta kesretle itkan birlikte görülür. Yani her şey hem çok yaratılmakta hem de bu çokluğun her bir ferdi son derece sağlam, düzgün, mükemmel ve san’atlı yaratılmaktadır. Misal olarak gözler âlemine bakalım:

Zorla görülen çok küçük canlılardan, deryaları dolduran bütün balıklara, ormanları şenlendiren bütün kuşlara, ceylanlara ve nihayet şehirleri dolduran bütün insanlara göz nimeti ihsan edilmiş olmakla birlikte her canlının gözü hem çok san’atlı hem de muntazamdır. Şekillerinde, sayılarında yerlerinde, büyüklüklerinde hiç şaşmaz bir nizam hükmetmektedir.

İnsanlar açısından bakıldığında bir şey çokça ve bolca bulunuyorsa o şey sanat açısından ucuz, basit ve değersizdir. Sanatlı olan bir şey hem çok az hem çok pahalı hem de çok kıymetli olur. Hem değerli hem çok san’atlı hem de bolca bulunmak insanlar açısından zıt şeylerdir.

Şayet Allah insanlara karşı çok şefkatli ve çok sehavetli olmasa idi, bir tek narı almamız için binlerce lira harcamamız gerekirdi. Zira bir tek narın güneşle pişirilmesi, bulutlarla sulanması maliyet açısından çok pahalı ve imkânsız bir durumdur.

Bahar ve yaz mevsiminde yeryüzünün tamamında sayısız denecek kadar çok icraat kısa bir zamanda yapılıyor. Geniş bir sahada yapılan sayısız işlerin yavaş ve san’atsız olması beklenirken, aksine bütün işler son derece süratle görülüyor ve çok sanatlı yapılıyor.

Böyle geniş bir sahada süratle yapılan işlerin mahsulleri çok pahalı olması gerekirken, büyük bir cömertlik eseri olarak çok ucuz, hatta bedava dağıtılıyor.

Bu üç nokta birden düşünüldüğünde bu faaliyetlerde çok aksaklıklar görülmesi beklenir, mahsullerin san’at değerinin de düşük olacağı tahmin edilir. Aksine, elde edilen neticelerde; “nihayet derecede bir itkan, bir hüsn-ü sanat bulunuyor.” Her neye baksak bundan daha güzeli ve daha mükemmeli olamaz, deriz. Bu hâl gösteriyor ki, bu işler; “gayr-i mütenahi bir ilim ve nihayetsiz bir kudret” ile görülmektedir. Sonsuz ilim ve kudret ise ancak ilmi sonsuz ve kudreti nihayetsiz olan Allah’a mahsustur.

Her şey mutlak sıfatlarla ihata edildiği için, bir iş bir işe mâni olmamakta ve her mahlûk son derece sanatlı ve mükemmel yaratılmaktadır.

Allah kâinat kitabında yazmış olduğu her bir eserini taklidi imkânsız bir şekilde yaratmış ki, herkes, her bir varlık üstünde uluhiyetin ve rububiyetin alametlerini rahatlıkla okusun, Cenab-ı Hakk’ın varlığını ve birliğini bilsin. En küçük ve ehemmiyetsiz gibi görünen mahlukat dahi çok mükemmel ve çok san’atlı olarak yapılmıştır. Bir ağaç ne kadar ihtişamlı ve mükemmel ise, o ağacın ince bir programı olan çekirdek de o ağaç kadar mükemmel ve sanatlı olarak yaratılmış. Âdeta ağaç ne ise, çekirdekteki san’at onun gibi hatta ondan daha mükemmeldir.

"Hem nihayet derecede karışıklık ve ihtilat içinde, nihayet derecede bir imtiyaz ve tefrik görünmesi.”

Bugünkü tespite göre dünyamızda yaklaşık sekiz milyon canlı türü olduğu söyleniyor. Bu türlerin her birinin ruhları gibi beden yapıları ve rızıkları da farklıdır. Bunlar ise karışıklığa sebeptir. Karışıklığa yol açması beklenen en mühim unsur ise bu kadar çok türün bütün fertlerinin her türlü ihtiyaçlarının sırayla değil birlikte görülmesidir. Bu türlerin yaratılış safhalarında da bunu açıkça görmekteyiz. Sadece insan nevini düşünelim:

Bugün dünyaya gelen bebekler bir gün önce annelerinin rahminde doğumu bekliyorlardı. O gün, bir o kadar bebek namzedinin de doğumlarına iki gün kalmıştı. Böylece geriye doğru gidelim: Bir kısmı nutfeden alakaya geçerken, başka bir kısmı da alakadan mudğaya doğru yol almaktaydı. Bir kısmına henüz et giydirilirken, başka bir kısımda kemikler oldukça teşekkül etmişti. Kısacası, ana rahminde farklı bebek namzetlerinde birbirinden farklı işler icra ediliyor ve bunların tamamı birlikte yapılıyordu. Buna rağmen hiçbir karışıklık eseri görülmüyor ve hepsi o âlemdeki gelişmelerini tamamladıktan sonra, sıra ile bu imtihan meydanına gönderiliyorlardı.

Bu misalimizi, bütün canlı türlerinin nutfelerine, yumurtalarına yahut çekirdeklerine tatbik edelim ve onların geçirdikleri bütün safhaların birlikte icra edildiğini düşünelim. Sonsuz denecek kadar çok işin beraber görülmesine rağmen, hiçbir karışıklık ve noksanlık olmadığını hayretle seyredelim. Söz konusu sahalardan geçerek şimdi hayat nimetinden istifade eden bütün canlıların bedenlerindeki sayısız faaliyetleri de bunlara ilave edelim. Sonra canlılar âleminden geçip havadan suya, güneşten aya, yıldızlara kadar sonsuz denecek kadar mahlûkun her an ilahi tasarruf ve icraatlarla varlıklarını devam ettirdiklerini nazara alalım. Böylece Allah’ın kudretinin sonsuzluğuna bir derece bakmış oluruz.

Keza bu kadar çok eşyayı dünyanın her tarafında “son derece san’atlı ve kıymetli olarak”, “gayet derecede suhuletle ve süratle icad” etmek de önceki iki mesele gibi sonsuz bir kudretten haber verir ve onu ispat eder.

Yeryüzü bir tarla, dört yüz bin tür olan bitki bu tarlaya atılan tohumlardır. Öyle ki bir türde milyonlar fertler bulunur. Mesela, buğday türünün adedini ne insanlık sayabilir ne de bilgisayarlar sayabilir. Bütün bu trilyonlarca tür ve adetleri bir tarla olan zemin yüzünde birbirine karıştırmadan mükemmel bir şekilde tefrik edip muhafaza eden Zat’ı görmemek ve bilmemek cehaletin en koyusudur.

Allah karışıklık ile temyiz gibi iki zıddı cem ederek eserindeki mucizeyi gösteriyor. İhtilat içinde imtiyaz ancak sonsuz bir ilmin ve kudretin işi olabilir.

"Nakkaş-ı Ezelî, zeminin yüzünde yaz, bahar zamanında en az üç yüz bin nebatat ve hayvanatın envaını, nihayetsiz ihtilat, karışıklık içinde nihayet derecede imtiyaz ve teşhis ile ve gayet derecede intizam ve tefrik ile haşir ve neşretmesi, bahar gibi zahir ve bahir, parlak bir sikke-i tevhiddir." (Sözler, 22. Söz, İkinci Makam)

Bitkilerin kış mevsiminde varlık sahasından silinip baharda yeniden yaratılmaları gibi, insanlar da ölüm kanunuyla bu dünya sahifesinden tamamen siliniyorlar. Bedenleri elementlere dönüşürken ruhları berzah âlemine göçüyor.

Bitkilerin yeniden yeryüzünde boy göstermek için baharı beklemeleri gibi, o vefat eden insanların ruhları da kıyametin kopup haşrin gelmesini bekliyorlar.

Bahar mevsimi geldiğinde bütün bitkiler kısa bir zaman içinde yeniden yaratıldıkları ve bütün hususiyetlerini eksiksiz takındıkları gibi, haşrin gelmesiyle de insanlar bir anda mahşer meydanında toplanacaklardır.

Dünya hikmet âlemi olduğu için bitkilerin yeniden yaratılmaları belli bir zaman dilimi içinde tedricen gerçekleşir. Kudret âlemi olan ahirette her şey bir anda yaratıldığından, haşir meydanına toplanma da bir anda olacaktır.

Bu iki haşir arasındaki en büyük fark ise, baharda yaratılan bitkilerin bir önceki yılda yaratılanların aynı değil misli olmaları, insanların ise aynen diriltilmeleridir. Şu var ki, bedenlerini giyerek mahşer meydanına çıkan ruhların bu ikinci yaratılışta giydikleri elbiseler, ahiret âlemine münasiptir ve dünyadakilerden çok farklıdır. Bedenlerin şekilleri aynı olsa bile, dünyadaki bedenlerle aralarında gölge ile asıl arasındaki fark kadar büyük bir farklılık vardır.

Üstad Hazretleri; "Bize gösterdiğin nümunelerin ve gölgelerin asıllarını, menbalarını göster." (bk. Sözler, Onuncu Söz, Beşinci Suret) diye yaptığı niyazında, cennet nimetlerinin dünya nimetlerinden çok ileri olduğunu, dünya nimetlerinin onlara göre gölge gibi zayıf kalacağını beyan ettiğine göre, cennetteki bedenlerin de dünya bedenlerinden o derece ileri olması gerekir; ta ki bu yeni âlemin nimetlerinden istifade edebilsinler.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 1.710
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...