"Bu risalenin İmam-ı Ali'nin (ra) ve evliyanın gaybî işaretleriyle makbuliyetine imza basmalarına tam layık bulunduğunu aynelyakin derecesinde bildim." Üstad nasıl bu kadar emin oluyor?
Değerli Kardeşimiz;
Üstad Bediüzzaman hem mana hem de ebced ve cifir dediğimiz bir hesaplama yöntemiyle başta Kur'an'ın, sonrasında Efendimiz (a.s.m)'ın ve sonrasında İmam-ı Ali Efendimiz (r.a), Abdülkadir-i Geylani, İmam-ı Rabbani (k.s) gibi mübarek zatların eserlerinde Risalelerden ve müellifinden bahsettiklerini ilan ve ispat ediyor. Özellikle Yedinci Şua olan Ayetü'l-Kübra eseri başlı başına ilahi bir inayet olması hasebiyle, özellikle İmam-ı Ali (r.a) ondan ismen de bahsediyor.
Bu eminlik "Şeyhin kerameti şeyhten rivayet." kabilinden değil, tamamen delil ve hakikat meyanında ortaya koyduğu kuvvetli izahlardan geliyor. Mesela;
"Hazret-i İmam-ı Ali (r.a.) nasıl ki,
... وَبِاْلاٰيَتِ الْكُبْرٰى اَمِنِّى مِنَ الْفَجَتْ
وَبِحَقِّ فَقَجٍ مَعَ مَخْمَةٍ يَا اِلٰـهَنَا- وَبِاَسْمَاۤئِكَ الْحُسْنٰى اَجِرْنِى مِنَ الشَّتَتْ
حُرُوفٌ لِبَهْرَامٍ عَلَتْ وَتَشَامَخَتْ-وَاسْمُ عَصَا مُوسٰى بِهِ الظُّلْمَتُ انْجَلَتْ(Yâ Rab! Âyetü’l-Kübrâ hakkı için beni bütün sıkıntılardan kurtar, eman ve emniyet ver. Güzel isimlerin ile beni sıkıntı ve perişaniyetten koru. Öyle harfler ki Mars yıldızı gibi yücedir. Asâ-yı Mûsa ismiyle karanlıklar dağılır.)
diye birinci fıkrasıyla Yedinci Şuâ'ya işaret etmiş. Öyle de aynı fıkra ile “âlî bir tefekkürnâme ve tevhide dair yüksek bir marifetname” namında olan Yirmi Dokuzuncu Arabî Lem’aya dahi işaret eder." (Mektubat, İşarat-ı Gaybiyye Hakkında Bir Takriz)
Evet, Yedinci Şuâ'yı bir defa okuyan şunu anlayacaktır ki, bu eser hakikaten imanın son kalesi gibi kimsenin aşamayacağı ve iman cevherine zarar verilmesini engelleyen muazzam bir set gibidir. Ayrıca bunu okuyan müminlerin de şevkle imana hizmetkârlık eden birer fedai hâline geldikleri de görülecektir. İşte İmam-ı Ali'nin (ra) en büyük davası olan tevhid ve iman akidesine bu denli hizmet eden böyle bir eseri medhetmesi, elbette onun velayetinin bir gereğidir. Üstad'ımız İmam-ı Ali efendimizin (r.a) bu manaları kendisi düşünüp söylemese bile ona söylettirildiğinin delilini şöyle ortaya koyuyor:
"Elbette Hazret-i İmam-ı Ali Radıyallahü Anh’ın, böyle bütün işârî manaları irade edecek küllî bir teveccühü faraza bulunmazsa; Celcelûtiye vahiy olmak cihetiyle hakiki sahibi, Hazret-i İmam-ı Ali Radıyallahü Anh’ın Üstadı olan Peygamber-i Zîşân Aleyhissalâtü Vesselâmın küllî teveccühü ve Üstad'ının, Üstad-ı Zülcelâlinin ihatalı ilmi onlara bakar, irade dairesine alır." (bk. age., ay.)
İlave bilgiler için tıklayınız:
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü